The Closet // Lal Bilgutay

Fotoğraflar: Can Karaca // Yazı: Simay Yılmaz

Kings College London Business mezunu olan ve son zamanlarda zamansız ve cinsiyetsiz sloganı ile öne çıkan Cekette markasının kurucusu Lal Bilgutay ile bir araya geldik. 23 yaşında moda dünyasında kısa sürede başarılı bir işe imza atan Lal’e markasının kuruluş hikayesini ve stil favorilerini sorduk. Bir vintage dükkanda kot ceketi ters çevirmesiyle başlayan marka hikayesini dinlerken Lal Bilgutay’ın dolabının vazgeçilmezlerini, evinde en sevdiği köşeleri ve çok daha fazlasını biraz karıştırdık.

Cekette’yi kurmak nereden aklına geldi?

Ben biliyorsun işletme mezunuyum. Fakat çocukluğumdan beri modaya çok büyük bir ilgim vardı. Hatta lise zamanlarında gece çıktığımda üzerime giydiğim parçaları kendim yapıyordum, bazen baştan bazen elimde olanları dönüştürerek. Fakat moda tasarımı okumadığım için bu konuda bilgisine güvendiğim bir arkadaşımla bu markayı kurmak istiyorduk. O zamanlar onun fikirleriyle benim fikirlerim; vintage pinler ve ceketler olarak birleşmişti; adını da “PINIT” koyacaktık. Daha sonra yollarımızı ayırdığımızda ben “IT” kısmına yani cekete odaklandım. Markanın adını da bu yüzden “Cekette” koydum. İlk sample’ım da vintage bir kot ceketi ters çevirmemden doğdu ve o şekilde klasiğe bir fark yaratarak aslında markamın diğer ürünleri de devam etti.

Şimdiye kadar iki koleksiyonunu gördük, bunları hazırlarken nerelerden ilham aldın?

Ben sanırım her şeyden ilham alabiliyorum. En çok seyahat ederken kreatif olduğuma inanıyorum. Dediğim gibi ama hemen hemen her şeyin etkisi oluyor, mesela ikinci koleksiyonumu hazırlarken erkek arkadaşımla aynı eve taşınıyorduk. Bir süre aynı dolabı kullanmanın koleksiyonda etkisi oldu.

Bir sonraki koleksiyonda neler göreceğiz, biraz ipucu verebilir misin?

Büyük ihtimalle vegan deri ve shearling.

Henüz bir yılını dahi tamamlamadan markan iyi yerlerde kendini göstermeye başladı, Cekette için şimdiden gelecekte planladığın bir şeyler var mı?

Moda özellikle günümüzde sosyal medya ve benzeri unsurlardan çok daha hızlı ilerliyor. Bu nedenle sektör aslında planlarımızdan önde gidiyor. Ben de gittikçe kısa vadede çok planlamamayı tercih etmeye başladım. Uzun vadede isterim ki Cekette cinsiyetsiz ve zamansız bir marka olarak birçok ülkede farklı kişilere ulaşabilsin.

Genç tasarımcılara ne önerirdin?

Akıllarına gelen neredeyse ilk fikri numuneye çevirmelerini ama bir yandan da bu işin sadece tasarımdan ibaret olmadığını hatırlamalarını, tedarikçi ve çalıştıkları herkesi iyi seçmelerini önerirdim.

Peki Cekette bir kenara, biraz Lal’e dönelim, stilini nasıl tanımlarsın?

Sade ama şık.

Evden çıkmadan önce ne giyeceğine nasıl karar veriyorsun?

Genelde hep giymek istediğim bir parça oluyor ve o parçaya göre kombinimi uyarlıyorum. Eskiden hep yeni aldığım parçaları kombinlerken şu sıralar en yeni Cekette ürününe göre giyiniyorum. 

Bir moda formülün var mı?

Genelde sade giyinip tek bir parçanın öne çıkması moda formülüm olabilir. Çünkü söylediğim gibi genelde de o giymek istediğim parçadan başlıyorum giyinmeye. Ve genel olarak çok abartılı olmaktan hep kaçınmak benim için önemli.

Stilinden ilham aldığın üç ismi sorsak, kimleri söylersin?

Ece Sükan, Kate Moss ve Leandra M Cohen.

Dolabında en sevdiğin üç parça hangileri?

Cekette’nin en yeni parçası Creative Director modeli, ReDone üstü kesilmiş jean’im ve yine Cekette’nin kolu astarlı Analyst modeli.

En çok hangi markalardan alışveriş yapıyorsun?

Alexander Wang, ReDone ve Yves Saint Laurent.

Çok acelen var ve evden hemen çıkman gerekiyor, senin için kurtarıcı outfit ne olurdu?

Vintage jean üstüne siyah tişört.

Dolabına asla sokmayacağın şey ne peki?

Büyük konuşmak istemiyorum. Sokmayacağımı düşündüğüm doğru yorumlandığında soktuğum çok şey oldu ama fazla abartı her şeyden genel olarak uzak duruyorum.

Bu sezon wishlist’inde neler var?

Uzun zamandır bulamadığım, doğru beyaz mom jean ve sanırım by Far’ın bütün mule terlikleri. 🙂





POST A COMMENT