Melankolik ve Bohem: Belçim Bilgin
Creative Direction & Styling: İlkyaz Özel & Mustafa Oral // Fotoğraf: Can Sever // Yazı: Simay Yılmaz // Makyaj: Erkan Uluç // Saç: Sedat Temur & Coşkun Ayyıldızoğlu // Moda Ekibi: Eray Akkurd & Pınar İpekçi // Video: Melike Müge Şahin // Fotoğraf Asistanları: Defne Masalacı & Korcan Söylemez
“Karşıma bir karakter çıktığında onunla birlikte bir yolculuk başlıyor yeniden.” diyerek oyunculuk serüvenini anlatan Belçim Bilgin ile Behzat Ç’deki başrol yolculuğu başlamadan önce bir araya geldik. Son zamanlarda hayatında nelerin olduğunu, güçlü bir kadın olarak şu sıralar nelere imza attığını ve ilerleyen zamanlarda nerelerde karşımıza çıkacağını öğrendik.
Şu sıralar neler yapıyorsun? Hayatın nasıl geçiyor?
Sorularınıza cevap verdiğim şu anda Paris World Games için Paris’te oğluma ve arkadaşlarına eşlik ediyorum. Tatilin bize kalan bu kısmı oldukça keyifli geçiyor. Dün Disneyland’a gittik ve onların bütün maç heyecanını paylaştığım için şanslıyım.
Behzat Ç’de başrol oynayacaksın, bize oradaki karakterinle ilgili biraz ipucu verebilir misin?
Zaten sadece ipucu verebilirim. Orada bir pavyon şarkıcısını oynuyorum. Behzat ile yolları kesişiyor ve sonrasında neler oluyor neler! Hepsi sürpriz olsun hem size hem bana.
Oyunculuk kariyerinin şu an tam olarak neresindesin? Gelecekte seni bu konuda neler bekliyor?
Gelecekte beni neler bekliyor bilmiyorum ama oyunculuk kariyerimde kendimi sadece oyuncu olarak konumlamadığım, aynı zamanda projelerin yaratım kısmında da yer almak istediğim bir yerdeyim. Önümüzdeki günlerde de sizinle de paylaşacağım.
Oyunculuğun sana kattığı en önemli özellik ne?
En önemli yanının bitmek bilmeyen bir araştırma hali olduğunu düşünüyorum. Karşıma bir karakter çıktığında onunla birlikte bir yolculuk başlıyor yeniden. Ben de ona yaklaşırken başka başka var olma hallerini keşfediyorum. Hem bedenimde hem ruhumda daha önce çalışmayan bir sürü kasın çalışmasını sağlıyor. Bir karaktere yaklaşırken kendimle daha önce hiç yüzleşmediğim yanlarımla da yüzleşmemi sağlıyor.
Behzat Ç dışında seni yeni ve farklı projelerde görecek miyiz?
Bu yaz Oliver Romevski’nin kısa hikayesi ‘Wild Strawberries’den uyarlanan Serdar Akar’ın yönet- menliğini yapacağı şimdilik adı ‘ The Hardest Thing’ olan, Makedonya’da çekeceğimiz bir sinema filmine hazırlanıyorum. Sonra Ekim ayı Contemporary Artist Joanna Cohen’in ilk filmi ‘No moon No mirror’ da yer alacağım. Çok alışılagelmedik bir proje ikisi için de oldukça heyecanlıyım. Aynı za- manda da benim yapımcılığını yaptığım işlerle yoğun olacağım.
Dünyaca ünlü kozmetik markası Elevatione’nin global marka yüzü oldun, bize biraz bu sürecin nasıl gerçekleştiğini anlatır mısın?
Elevatione’nun benim açımdan en heyecan verici kısmı Salvador Dali’- den markanın ilişkili olması. Öncelikli olarak üç yıl önce bir kozmetik markası olarak kuruldu. Ama her geçen gün satış alan- larını genişletmeyi hedefleyen bir marka. İçinde uzun bacaklı fillerin, akan saatlerin bulunduğu 41 litografiyi kullanma hakkı var, Elevatione’nun. Ben de hem marka yüzü hem Marka Danışmanı olarak işin hem design kısmında hem de content yaratımı kısmında yer alıyorum. Yakın zamanda gözlük ve çanta departmanlarını açacak ve benim de tasarım fikirlerimin olduğu modeller insanlarla buluşacak.
Seni başka dünya markaları Bu yaz planların arasında neler var?
Az önce yukarıda bahsettim. Biraz yoğun bir yaz bu yaz. Bir kısmı Rodin’le geçirip; diğer kısmında da çalışacağım.
Uzun zamandır yapmak istediğin ama sürekli ertelediğin ve artık yapmamın tam zamanı dediğin bir şey var mı?
Evet aslında var. Olduğu zaman paylaşırım, işte buydu diye. Ama öğrenmek istediğim bir şey var. Artık önümüzdeki zamanlarda ona zaman ayırmayı diliyorum.
Kısa Kısa’11
Bir içki olsan?
Şampanya, güzel bir Ruinart.
Bir ayakkabı olsan?
Bir ayakkabı olsam sorusu, dönemsel olarak değişken bir soru olabilir benim için. Ama bu aralar Dsquared’in Dean&Dan serisinden renkli, süprizli sneakerlardan seçerdim.
Bir çanta olsan?
Çok fonksiyonel olarak kullanacağım bir bel çantası.
Bir şarkı olsan?
John Lennon; IMAGINE!
Bir parfüm olsan?
Kesinlikle yıllardır hiç değiştirmeden kullandığım ve bir sır olarak sakladığım parfümüm; ismini burada da söylemeyeceğim ama içindeki yoğunluklu kokunun sandal ağacı olduğunu söyleyebilirim.
Bir şehir olsan?
Şu anda Paris’teyim. Paris ile çok özel bir bağım var. Ve açıkçası her geldiğimde biraz daha karmaşık, kaotik ve kirli de bulsam, Paris olurdum, herhalde.
Bir dönem olsan?
Bir zaman olsam diye bunu algılarsam 2150 olmak isterdim. Eğer geçmişten bir dönem diye illa ısrar edersen de o zaman 68 kuşağıyla birlikte sokaklarda ‘Savaşmayın, sevişin!’ diyen çiçek çocuklardan olmak isterdim…
Bir film olsan?
‘Life is Beautiful’
Bir sanat eseri olsam?
Boticelli: Venus’ün Doğuşu.
Bir desen olsan?
‘Flower of Life’
Bir aroma olsan?
Bir aroma olsam!! Tarçın veya Vanilya.